Bisiklet: Pedal çevirmekten çok daha fazlası…
Bisiklet; İki teker, 3 heceden çok daha fazlası aslında. Sadece pedal çevirmek de değil. O tekerlerin dönüşü, sesi, anlıyamassınız. Tarif etmesi sözcüklerle olacak iş değil.
Hemen hemen herkesin 3 tekerle başladığı bu yolculuk daha sonraları 2 tekere düşer. Ama olsundu 3 teker de güzeldi. Bir kere o 3 teker ilktir. İlkler unutulmaz. O ilk bisikletin verdiği heyecan. İlk defa kontrolün neredeyse tamamıyla sende olduğu bir şeyi kullanmanın verdiği hissiyatı bırakın kelimeleri cümleler tanımlayamaz.
Gün gelmiştir o küçük arkadaşın seni taşıyamaz olmuştur. Onun yerine babana, annene, dayına vs, günlerce, haftalarca belki de aylarca yalvardıktan sonra yerine yenisi gelir. Yenisiyle sosyalleşirsiniz. Mahalleden arkadaşlarınızla başka mahallelere gidersin. Eriğe mi dalmaya dersin, mahalle maçı mı yapmaya mı dersin. Akşam ezanına kadar çılgınlar gibi pedallarsın saatlerce. Sen, yorulmak nedir bilmez misin be çocuk.
Kontra pedallar, vitesler, jant tellerine takılan tıngır mıngır ses yapan süsler, pompadan yapılan kornalar, ışıklar , dinamolar derken zaman su gibi akıp geçmiştir. Çoğu arkadaşın için bisiklet artık bir heves olmaktan çıkıp altı üstü bakkala, markete gitmeye yarayan bir araç haline gelmiştir. Bir o kadar arkadaşın da motorsiklet sevdalısı olmuştur. Araba sevdasına sarılanlardan bahsetmiyorum bile.
Bisiklet senin için bir hobi bir heves olmaktan çıkıp bir tutku haline gelmiştir. Sağlam, güzel bir bisiklete yüzlerce lira verdiğini duyunca arkadaşların, akrabaların, bilimum çevrendeki herkes o para bisiklete verilir mi , o paraya motorsiklet alırsın, araba var o paraya da bilmem ne de, hede hödö yaparlar.İçinden yav he he der geçersin. Tüm bunları diyenlerin paralarını yatırdıkları yerleri kendileri hiç sorgulamazlar aslında. Ama hiçbirinin bisikletle arandaki bağdan bihaberdirler. Onu kullanıp bir köşeye, kömürlüğe atılan bir alet olarak görmediğinin farkında değillerdir.
Bisiklet bambaşka bir icat. İnsana tekrardan özgürlüğünü hatırlatan nadir eşyalardan birisi. Bisikletinize atlarsınız ve o ilk pedaldan sonra yüzüne vuran o hafif rüzgar dünyadaki en özgür insanın siz olduğunu hissettirir. Bisikletin sınırı sensin. Herşey sana bağlı. Senin istediğiniz kadar hızlı veya yavaş gider. İnsanın kendi sınırlarını aşabildiği bir spor bu. Bugün dinlenerek hatta bisikletinizi elinize alarak çıktığınız bir yokuşu yarın inat edip hırs yapıp bir çırpıda çıktığınızdaki o his, o sevinç, anlıyamassınız. Bugün çektiğiniz acı yarın için kazandığınız güç oluverir.
Yol bisikleti mi , dağ bisikleti mi ? Dediğini duyar gibiyim. Kesinlikle Dağ bisikleti. Neden mi ? Diğerlerine göre çok daha özgür, çok daha fazla doğayla iç içe. Düzgün asfalta yola falan ihtiyacı yok. Bazen bir patika bile yeterli. Yolun olmadığı yerde de gidiyor. Dağ taş demiyorsunuz düşmediğiniz sürece üstündesiniz. Tüm bunların üstüne asfaltta, şehirde de gidiyor. Aman yol bozuk aman kasis var demenize gerek yok. Asfaltta yavaş mı gidiyor ? Amaaan tek derdiniz bu olsun. Gideceğiniz yere 10 dakika geç gidin. Ormanda bir taşın bir engelin üzerinden atlamak bir toprak yığınının üstünden zıplayıvermek gibisi var mı be ? Doğada kimse yok. Bir tek siz ve bisikletiniz ve de bütün ihtişamıyla doğa var. Keşfedilmeyi bekleyen topraklar, dereler, tepeler.
Gittikçe karmaşıklaşan, yoğunlaşan, giderek içinden çıkılmaz bir hal alan şehir hayatından kurtulmak, bir nebze de olsa nefes alabilmek, rahatlamak ve stres atabilmek için gidin bir bisiklet alın ve bir an önce pedallamaya başlayın.
Takipte kalın.