Evden (Home Office) Çalışmak
Home office çalışmayla geçen 1 yılımın ardından bu konuda fikirlerimi, tecrübelerimi, avantaj ve dezavantajlarını anlatmanın zamanı gelmiştir diye düşünüyorum.
Nerede çalışıyor ve ne iş yapıyorum ?
Öncelikle çalıştığım yaptığım işten biraz bahsedelim. Yazılım ekibinde yazılımın kalite güvence (QA) testlerini yapan kısımdayım. Yani program düzgün çalışıyor mu, yeni eklenen özelliklerde bir problem var mı gibi şeyleri test edip raporluyoruz. Program son kullanıcıya ulaşmadan önce bir kerede bizim elimizden geçiyor diyebiliriz. Kısacası programın test sürüşünü biz yapıyoruz.
İşten yeterince bahsettik. Biraz da avantajları ve dezavantajlarından bahseledeliim.
Home office çalışmanın avantajları
- Öncelikle mesai saatinden 10 dakika önce uyanabilmek gibi bir lüksünüz var. Herkesin de hayal ettiği iş değil mi? Yataktan kalkıp bilgisayarın başına geçtiniz mi işe geldiniz demektir.
- Yolda kaybettiğiniz zamanı başka şeylere ayırabilirsiniz. Günde en az 1 ki İstanbul’da yaşıyorsanız 2+ saatten tasarruf edersiniz.
- Erkek dahi olsanız bugün ne giyeceğim derdi olmadan pijamayla, şort t-shirt ile bilgisayar başına geçebilirsiniz.
- Canınızın istediği şeyi yiyip içebilirsiniz. İstediğiniz yemeği pişiririr, bilgisayar başında kahvaltınızı edebilirsiniz. Daha ucuz, daha kısa sürede ve ne yediğinizi bilirsiniz.
- Dikkatinizi dağıtacak daha az şey vardır. Etrafta dolaşan goygoy yapanlar, ya da yazıcı sesleri vb. gibi seslere maruz kalmadan müziği son ses açıp kafanızı sallayarak çalışabilirsiniz.
- Kendinizi geliştirmeye çok daha fazla vakit bulabilme imkanı var. İş dışındaki bütün zamanı kayıp olmaksızın kendinize ayırabilme gibi bir lükse sahipsiniz.
Home office çalışmanın dezavantajları
- Gerçekten çalıştığınızı insanlara ispatlamanın zorluğu. Zira duvara vergi levhasını dahi assanız siz insanların gözünde akşama kadar bilgisayar başında öylece oturan bir insansınız.
- Ofisteki çalışmaya yönelik alet edevatın yokluğu. Zira masa, sandalye, yazıcı vs. gibi şeyler ofiste hep hazırdır. Ancak kendi evinizde kendi düzeninizi kurmak durumundasınız. Bu konuya ayrıntılı değineceğim.
- Aile ile yaşıyorsanız ailenizin yaptığınız işe saygı duymasını sağlamak. Zira toplantının ortasında odanıza giren bir aile üyesi çok enteresan şeylere sebep olabilir.
- Asosyallik. Zira sürekli evden çalışıyorsanız bakkal market dışında pek dışarı çıkmayınca insan içine çıkmayıp biraz depresif hala bürünebiliyorsunuz. Yeni insanlarla tanışma ihtimaliniz azalıyor kısacası yaşadığınız çember daralıyor fakat bu biraz sizin elinizde olan bir durum.
- İş yapabilmek için gerekli disiplini sağlamak. Bir yanda yatağınız eviniz aile bireyleriniz duruyor. Ama bir yanda da işiniz. Kendinizi evinizden evdekilerden sıyırıp işinize odaklanmanız gerekiyor. Yatakta kanepede laptopu kucağa alarak kaç saat çalışabilirsiniz ki. Bu biraz da sınavlara çalışmaya benziyor. Kalkıp başına oturup işinizi yapmanız gerekiyor. Çalışma ortamı ayarlamanın buna oldukça önemli bir katkısı var.
- Özel hayatınızla iş hayatınızın birbirine karışma durumu var. İşiniz bittiğinde hala evdesiniz. İş yaparken de evdesiniz. Mesainiz bittiği zaman iş psikolojisinden sıyrılıp günlük yaşantınıza geçmeniz gerekiyor. Bunun için de saatlerinizi iyi ayarlamanız gerekiyor. İş zamanı iş, eğlence zamanı eğlence.
Peki iş nasıl denetleniyor ?
Akşama kadar oyun oyna kim nereden bilecek ? Tanıdıklardan konu komşudan en çok duyulan söz bu sanırım. Fakat işler öyle göründüğü kadar kolay değil. İşlerimiz liderimiz tarafından oldukça etkin bir şekilde denetleniyor. Nasıl mı ? Bunun için çeşitli iş takip sistemleri var. Bana alanımla ilgili bir iş atanıyor. Ben o işin üzerinde çalıştığımı işaretlliyorum ve kronometre saymaya başlıyor. O işi kapatıncaya kadar da sayıyor. Sen işaretle çalışıyorum diye o saysın yani diye de bir durum yok zira yarım saatlik bir iş için siz 6 saat harcadığınızda ekip lideriniz sen hayırdır hemşerim diyebiliyor. Tabi bu işlerin bir de aciliyet sırası var. Öncelikli olarak yapmanız gereken işler ve acelesi olmayanlar. Bir de haftalık çalışma saatiniz var. Atıyorum hafta içi size atanmış işler üzerinde en az 30 saat çalışmanız bekleniyor. Bu da her gün mesai saatleri içinde en az 6 saatlik iş yapmanız demek oluyor. Bu demek değil ki siz mesai saatleri dışında iş yapamazsınız. Fakat işi zamanında yapmak varken neden sonraya bırakasınız ki ? Mesai saatlerinde çalışmadığınız her dakika sizin kendi zamanınızdan kaybettiğiniz anlamına geliyor. Bu sebeple mesai saatleri içinde ne kadar verimli çalışırsanız sizin için o kadar iyi olacaktır. Bir de bu işin hak boyutu var. Size ödenen maaşın hakkını vermeniz lazım. Az çalıştığınızda, oyalandığınızda ya da dışardaki bir işiniz yüzünden vakit kaybettiğinizde telafi etmemek gibi bir durum söz konusu olmamalı. Yastığa kafanızı koyduğunuzda bugün de işimi yaptım diyip huzurla uyumak için işi aksatmamak önemli.
Çalışma Ortamını Hazırlamak
Evde bilgisayarınızı kucağınıza alıp kanepede, yatakta, koltukta ne kadar çalışabilirsiniz ki ? Bir zaman sonra bu ortamlar gevşemeye dikkat dağıtmaya, bir twittera bakayım az bir instada gezeyim olayına kayabiliyor. Ayrıca sağlık açısından pek ideal pozisyonlar değil. Bu sebeple güzel bir masa ve ofis koltuğu bakmak gerekiyor. Koltuk çok önemli. Gönül isterdi dxracer alalım ama fiyat performans açısından bakıp yerel bir üreticiden güzel bir koltuk aldık. Size benim çalışma ortamını bir göstereyim.
Laptop ekranından uzun süre çalıştım, ama monitörün tadı bir başka. Daha çok hakim olmayı sağlıyor. Kamburunuz çıkmıyor. Hele 2 adet oldu mu tadından yenmiyor. Masanın altındaki yavru iş bitince devreye giriyor. Mesai bitip laptop kapanınca show sırası ona geliyor.
Kullandığım Donanımlar
-Dizüstü: Macbook Pro M1
-Monitör: 2 Dell U241H Monitör: 2 Monitörü birbirine display portlar üzerinden bağlandığında DisplayPort 1.2 teknolojisi sayesinde bilgisayara sadece bir minidisplay port kablosu aracılığı ile bağlanabiliyor. Kasaya ise HDMI üzerinden bağladım. Tek tuşla dizüstü kasa arası geçiş yapabiliyorum. Monitörler için diyecek yok zira çerçeveleri oldukça ince yanyana koyduğunuzda neredeyse widescreen tek bir monitör kullanıyırmuş hissine kapılıyorsunuz. Yükseklik ve eğim ayarının yapılabilmesi bir yana dik dahi çevirebiliyorsunuz. Bir daha alsam yine DELL’den şaşmam. Üzerinde bol bol giriş olduğundan birden fazla cihaz bağlamak mümkün. (2x HDMI, 1x Mini DisplayPort,1x DisplayPort (sürüm 1.2a) , 1x DisplayPort çıkışı (MST) , 1x 3.5 mm Ses Hat çıkışı, 4x adet USB 3.0). Tepki süresi 8ms ama o kadar progamer olmadığımdan benim için bir problem oluşturmuyor. Diğer özelliklerin yanında gözardı edilebilir.
-Ses: Logitech Z533 + Bluetooth Adaptör. Ses seviyesi oldukça tatmin edici. Zira aylarca evde müzik dinlemediğimi fark ettim. Fakat müstakil evde değilseniz basslar biraz problem oluşturabilir. Onun dışında bütçesi yetenlere kesinlikle tavsiye ediyorum. Bluetooth adaptör ise 2 adet cihaza bluetooth üzerinden bağlanmaya izin veriyor. Telefonu ve bilgisayarı bağlıyorum. Kasa ise aux üzerinden yine aynı adaptöre bağlı. Kablo kalabalığından kurtarıyor. Güzel bir ürün fakat tek başına alındığında fiyatına değmez gibi duruyor. Ben ikisini kampanya ile bir arada almıştım.
Klavye: Logitech G413 kullanıyorum. Fiyatına göre oldukça başarılı bir mekanik klayve. Çok ortopedik olduğu söylenemez ama oyun oynarken oldukça iyi bir performansı var. Daha uzun yazı yazacağım zaman Logitech MK850 ye geçiyorum o çok daha konforlu ve başarılı bir klavye. Nispeten daha sessiz. Ayrıca 3 cihaz arasında tuşlarla geçiş yapabildiğiniz için 2 ayrı bilgisayar üzerine 1 de telefonunuza bağladığınızda tadından yenmiyor.
Mouse: Evdeyken Bloody A9 kullanıyorum. Ellerim biraz iri olduğu için avucuma oturan F/P olarak bunu buldum. Oyun ve iş için performansı oldukça iyi. Aman aman bir mouse değil fakat aldığım fiyata göre hakkını fazlasıyla veriyor. Aslında mouse biraz da konfor işi. Hangisi avucunuza oturuyorsa o sizindir. Siz mouse’unuzu seçmezsiniz o sizi seçer. 🙂 Dışardayken MK850 klavyeyle birlikte gelen Logitech Triathlon M720 mouse kullanıyorum o da oldukça başarılı. Fakat ayrı aldığınızda o paraya çok daha iyi mouselar bulunur diye düşünüyorum.
USB-Hub: Mouse, klavye, monitörler derken bir dünya usb portu gerekiyor. İki bilgisayar arasında geçiş yapmak bir ölüm oluyor. Bunun için çözümü Orico marka 7 portlu usb hubda buldum. Diğer bilgisayara geçiceğim zaman tek bir usb kablosuyla işimi çözüyorum.
USB-Charger: Telefonu şarj et, powerbank şarj et, saat şarj et, onu şarj et bunu şarj et derken adaptörü tak çıkar, kablo ara derdi iyice canımı sıkan bir hal almıştı. Zira kablo düzenlemesi yapmak için prizleri masanın altına monte edince tak çıkar zahmetli bir hala gelmişti. Bunun için de yine Orico marka bir 6 portlu bir usb charger tercih ettim. Kablolar sürekli üzerinde gelip takıyorum. Bunca zaman neden almadıysam. Düşünenlere şiddetle tavsiye ederim.
Özet Zamanı
5 yılı geçkin bir süredir evden çalışmaktayım, yeri geldi elektrik, internet kesildi dışarda bir yerde de çalıştım ama ofiste bulunmadım bu süre boyunca benim için oldukça iyi geçen bir zaman oldu. Kendime daha fazla vakit ayırabildim, rahatlığına diyecek yok tabi. Sıkıldım mı pek sıkıldığım söylenemez aslında. İş bitince ne yapacağınızı iyi ayarlamanız gerekiyor. İş psikolojisinden sıyrılıp günlük hayatınıza dönmeniz kendinizi oyalayacak bir şeyler bulmanız gerekli. Zira normal bir işte çalışıyor olsanız iş bitti hadi eve gideyim derken bir şeyler yaşıyorsunuz fakat evdeyken iş başladı evdesiniz, iş bitti hala evdesiniz. O sebeple iş bitince bir çıkıp dolaşmak, hava almak, sosyal hayata karışmak kritik önem taşıyor. Şimdilik aklıma gelenler bunlar.